Cypherpunk Manifesto Nedir?

Cypherpunk manifesto nedir sorusunu cevaplamadan önce, cypherpunk kelimesinin ne anlama geldiğini incelemekte fayda var. Basit bir ifadeyle cypherpunk, cipher ve punk kelimelerinin birleşiminden oluşan bir kavramdır. Cipher, veriyi özel veya gizli yollarla kodlayan ve bu kodu çözen kodlanmış algoritmayı ifade eder ya da kısaca şifre olarak da düşünülebilir. Punk ise düzen karşıtı anlamına gelir. Cypherpunk, kriptografinin ve mahremiyeti artıran teknolojilerin yaygın kullanımını savunan kişi ve eylemleri temsil eder. Bu yazıda Cypherpunk manifesto nedir, nereden çıkmıştır, hangi gelişmelerden beslenmiştir ve hangi gelişmelere zemin hazırlamıştır? sorularının yanıtlarını bulabilirsiniz.

Cypherpunk Manifesto Nedir?

Cypherpunk, merkeziyetsiz bir yaklaşımla sosyal, politik veya ekonomik çarpıklıkları şekillendirmek amacıyla kriptografi sistemlerini savunan, destekleyen, kodlayan veya bunlara dayalı sosyal hareketleri, bireyleri, kurumları, teknolojileri ve politik eylemleri ifade eder. Başka bir ifadeyle Cypherpunk hareketi kriptografiyi, sosyal değişim ve ifade özgürlüğü için bir araç olarak savunurken, mahremiyetin temel bir insan hakkı olduğuna görüşüne sahiptir.

Cypherpunk Manifesto’nun hikayesi, Eric Hughes, Timothy May ve John Gilmore’un 1992 yılında San Franscisco’da, çalışmalarını ve fikirlerini tartışmak için düzenli olarak toplandıkları küçük bir grup kurmalarıyla başlamıştır. Cypherpunk kavramı, bu toplantıların birinde mizah yoluyla ortaya çıkmıştır. Bu isimler düzenli toplantıların yanı sıra matematik, kriptografi, bilgisayar bilimi, anonimlik gibi kavramların siyaseti ve felsefesi üzerine tartışmaların gerçekleştirildiği Cypherpunk e-posta listesini de başlattılar. Bu maillerde, Phil Zimmerman tarafından geliştirilen ve Pretty Good Privacy (PGP) olarak adlandırılan e-posta şifreleme programının farklı biçimleri kullanılarak fikirler özgürce tartışılmıştır. PGP kriptografik özet fonksiyonu, veri sıkıştırma, simetrik anahtar algoritmaları ve açık anahtar şifrelemenin kombinasyonundan oluşan hibrit bir yapıya sahiptir.

Bu toplantıların bir yansıması olarak Eric Huges 9 Mart 1993’de inandığı hareketin ideallerini ve vizyonunu ortaya koyan Cypherpunk Manifestosu’nu yayınlamıştır. Metnin orijinaline buradan erişebilirsiniz.

Chyperpunk Manifesto’nun Öne Çıkan Kısımları

  • “Mahremiyet gizlilik değildir… Mahremiyet, kendini seçerek dünyaya ifşa etme gücüdür.”
  • “… Kimliğimin, işlemin altında yatan mekanizma tarafından ortaya çıkması, mahremiyetimin olmadığı anlamına gelir. Burada kendimi seçici bir şekilde ifşa edemem; Her zaman kendimi ifşa etmeliyim. Bu nedenle, açık bir toplumda mahremiyet, anonim işlem sistemlerini gerektirir. Anonim bir işlem sistemi, gizli bir işlem sistemi değildir. Anonim bir sistem, bireylere kimliklerini istendiğinde ve sadece istendiğinde ifşa etme yetkisi verir; mahremiyetin özü budur.”
  • “… Şifrelemek mahremiyet isteğini belirtmektir. Ayrıca, varsayılan değer anonimlik olduğunda kişinin kimliğini güvenle ortaya çıkarması için kriptografik imza gerekir.”
  • “Mahremiyetimize sahip olmayı umuyorsak, kendi mahremiyetimizi savunmalıyız. Bir araya gelmeli ve anonim işlemlerin gerçekleşmesine imkan sağlayan sistemler oluşturmalıyız…”
  • “… Biz Cypherpunk’lar kendimizi anonim sistemler kurmaya adadık. Gizliliğimizi kriptografi, anonim posta yönlendirme sistemleri, dijital imzalar ve elektronik para ile savunuyoruz. Cypherpunk’lar kod yazar. Birinin mahremiyeti savunmak için kod yazması gerektiğini biliyoruz ve hepimiz (mahremiyete) ulaşmadıkça mahremiyete sahip olamayacağımız için onu (yazılımı) yazacağız. Kodumuzu, Cypherpunk arkadaşlarımızın pratik yapıp oynayabilmesi için yayınlıyoruz. Kodumuz herkesin kullanması adına ücretsizdir. Yazdığımız yazılımları onaylamamanız bizi pek ilgilendirmiyor. Yazılımların yok edilemeyeceğini ve geniş bir alana yayılmış bir sistemin kapatılamayacağını biliyoruz.”
  • “… Kriptografi kaçınılmaz olarak tüm dünyaya ve onunla birlikte mümkün kıldığı anonim işlem sistemlerine yayılacaktır.”
  • “Mahremiyetin yaygınlaşması için sosyal sözleşmenin parçası olması gerekir. İnsanlar ortak fayda için bu sistemleri bir araya getirmelidir. Mahremiyet, toplumdaki bireylerin işbirliği ölçüsünde genişler…”

Cypherpunk Manifesto Hangi Gelişmelerden Beslenmiştir?

Bugün yaygın olarak kullanılan bazı teknolojiler, geçmişte ordu ve istihbarat birimlerine yönelik yaratılmıştır. Kirptografi teknolojisi de askeri amaca yönelik yaratılmış olduğundan, 1970’li yıllara kadar savunma sanayi ürünü olarak değerlendirilmiş ve bu nedenle topluma ulaşmamıştır.

1970’lerin ikinci yarısında kriptografiye yönelik çalışmalar hız kazanmıştır. Gelişen bilgisayar endüstrisi, özel sektörün güvenli donanım ve yazılım talebi gelişmiş güvenlik sistemlerini gerektirmekteydi. Yani kriptografi teknolojisi 1970’li yılların ikinci yarısından itibaren gereksinim haline gelirken, 1990’lı yıllarda ise gözetim ve denetim mekanizmalarına karşı direnişi sembolize etmiştir.

Cypherpunk, kriptografinin ve mahremiyeti artıran teknolojilerin yaygın kullanımını savunan kişi ve eylemleri temsil eder. Basit bir ifadeyle kriptografi, kodların ve kod kırmanın matematiğidir. 1974’ten itibaren yapılan araştırmalar, 1993 yılında yayınlanacak Cypherpunk Manifesto’yu besleyen gelişmeler olmuştur. Bu süreçte yaşanan gelişmeleri ve yapılan çalışmaların orijinal metinlerine göz atmak için Bitcoin Öncesindeki Bitcoin Tarihi makalesini inceleyebilirsiniz.

Bu aşamada birkaç çalışma göz önüne çıkmaktadır. Bunlardan ilki Diffie ve Hellman’ın 1976 yılında yayınladığı Kriptografide Yeni Yönelimler (New Directions in Cryptography) isimli makalesidir. Bu çalışma açık anahtarlı veya asimetrik kriptografi kavramını tanıtmıştır. Açık anahtarlı kriptografi, şifreleme ve deşifre etmek için farklı anahtarlar kullanır. Bu şekilde, iki tarafın gizli bir anahtarı paylaşmak zorunda kalmadan güvenli iletişim kurması sağlanır.

Cypherpunk Manifesto’nun beslendiği ikinci çalışma ise 1985 yılında David Chaum tarafından yayınlanan Kimlik Belirlemeden Güvenlik: Big Brother’ı Eski Hale Getirecek İşlem Sistemleri (Security without Identification: Transaction Systems to Make Big Brother Obsolete) adlı makaledir. Bu çalışma güçlü ve güvenilir bir şifreleme sistemi aracılığıyla mahremiyetin korunacağı bir işlem modelinin hedeflemiştir. Makalenin önermesi aşağıdaki gibidir;

Bilgisayarlaşma, bireyleri, onlar hakkındaki bilgilerin kullanılma yollarını izleme ve kontrol etme yeteneğinden mahrum bırakıyor. Halihazırda kamu ve özel sektör kuruluşları, kapsamlı kişisel bilgiler elde etmekte ve kendi aralarında değiş tokuş etmektedir… Yeni ve daha ciddi tehlikeler, bilgisayarlı örüntü tanıma tekniklerinden kaynaklanmaktadır: Bunları kullanan ve günlük tüketici işlemlerinde toplanan verileri kullanan küçük bir grup bile, bireylerin yaşam tarzları, faaliyetleri ve dernekleri hakkında çıkarımlar yaparak gizlice kitlesel gözetim gerçekleştirebilir. Ödeme ve diğer tüketici işlemlerinin otomasyonu, bu tehlikeleri daha önce görülmemiş bir boyuta taşıyor… Ortaya çıkan verilerin kötüye kullanılması potansiyeli, bireyler üzerinde caydırıcı bir etkiye sahip olacaktır. Bu momentum bizi, bir tarafta kuruluşların güvenlik ihtiyacı ve otomasyonun faydaları ile diğer tarafta bireylerin garantili mahremiyet ve diğer korumalar ihtiyacı arasında uzlaşmaz görünen bir çatışmaya doğru itiyor.”

Bununla birlikte bir elektronik para şirketi olan DigiCash 1988 yılında David Chaum tarafından kurulmştur. Kriptografik protokol kullanılan elektronik para şirketinde, işlemlerin anonim olması öne çıkan özelliklerden biridir. DigiCash, çifte harcama sorununu çözmeyi amaçlarken, kullanıcı gizliliğini sağlamak için 1982 yılında yayınlanan eCash algoritmasından yararlanmıştır.

Cypherpunk Manifesto’nun beslendiği bir diğer gelişme de 1991 yılında ilki gerçekleştirilen Bilgisayarlar, Özgürlük ve Gizlilik Konferansında tanıtılan John Gilmore’un Mahremiyet, Teknoloji ve Açık Topluluk (Privacy, Technology, and the Open Society) makalesi olmuştur. Makalede öne çıkan fikir şu şekildedir;

Bilgilerin asla toplanmadığı bir toplum inşa edebilseydik ne olurdu… İşte ben böyle bir toplum oluşturmak istiyorum. Kendimize kişisel iletişimin gerçek mahremiyetini kanunlarla değil, fizik ve matematikle garanti etmek istiyorum. NSA’nın (National Security Agency) bile kıramayacağı kadar güçlü şifreleme istiyorum.”

Tüm bunları bir yansıması olarak toplanıp düzenli tartışmalar gerçekleştiren Eric Hughes, Timothy May ve John Gilmore’un ideallerini ve vizyonunu ortaya koyan Cypherpunk Manifestosu,  Eric Huges tarafından 9 Mart 1993  yayınlanmıştır.

Cypherpunk Manifesto Hangi Gelişmelere Zemin Hazırladı?

Cypherpunk’lar, kriptografinin ve mahremiyeti artıran teknolojilerin yaygın kullanımını savunan kişi ve eylemleri temsil etse de bu kavramların tek başına özgürlük için yeterli olmayacağını belirtmişlerdir. Onlara göre gerçekten özgür bir internet ortamı oluşturmak için kimsenin manipüle edemeyeceği ekonomik bir sisteme ya da internete özgü bir para birimine sahip olmalıydılar.

Cypherpunk’lar, Bretton Woods’un sona ermesinin ardından merkez bankaları para politikalarından şüphe duymaya başlamışlardır. Bretton Woods sistemi ile altına dönüştürülebilen tek para biriminin Amerikan doları olmasına, diğer para birimlerinin değerlerinin de dolara göre ayarlanmasına karar verilmiştir. Tüm para birimlerinin Amerikan dolarına endeksli olması, zamanla piyasalarda dengesizlik yaratmış ve 1971’de ABD’nin altına endeksi sistemden vazgeçtiğini açıklamasıyla finansal sistem olumsuz anlamda büyük değişim yaşamış, küresel enflasyon döneminin kapısı aralamıştır.

Diğer taraftan özellikle Bitcoin’i, geleneksel finans sistemini değiştirmeye aday olarak gören kullanıcılar, dönüm noktasının 1971’e denk gelmesini Bretton Woods’a dayandırmakta ve bu konuyu topluluk içinde bir tartışma konusu haline getirmişlerdir. 1971’de ne olduğunu ayrıntılı olarak incelemek için What Happened in 1971? (1971’de Ne Oldu?) makalesine göz atabilirsiniz.

Digicash ile başlayan ve Cypherpunk Manifesto ile devam eden süreç 1996 yılında altını dijital para birimi olarak sağlayan E-gold ile devam etmiştir. E-gold şirketi, altına fiziksel bir varlık olarak sahip olunmasına gerek kalmadan kullanıcılara altın yatırımı yapabilmelerini sağlamayı amaçlamıştır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta E-gold altın ile, DigiCash ise ABD Doları ile destekli olmasıdır, yani dolaylı olarak üçüncü tarafların kontrolü altına girmekteydi.

Devam eden süreçte 1997’de Dr. Adam Back, e-posta spam’lerine karşı bir önleme mekanizması olarak Hashcash’i tasarlamıştır. 1998’de dağıtık ve anonim olan para sistemi B- Money, Wei Dai tarafından tanıtılmıştır. Wei Dai, dağıtılmış ağda fikir birliğine varmak için İş Kanıtı (Proof of Work) ve Hisse Kanıtı (Proof of Stake) fikirlerini tasarlamıştır. Wei Dai, İş Kanıtı (Proof of Work) ve Hisse Kanıtı (Proof of Stake) konsensüs algoritmalarına yönelik fikirlerini şu şekilde açıklamıştır;

  • “… Aslında iki protokolü anlatacağım. İlki pratik değil, çünkü yoğun olarak senkron ve parazitsiz bir anonim yayın kanalı kullanır. Ancak ikincisi, daha pratik protokolü motive edecektir. Her iki durumda da, göndericilerin ve alıcıların yalnızca dijital takma adlarla (yani genel anahtarlar) tanımlandığı ve her mesajın göndericisi tarafından imzalandığı ve alıcısı tarafından şifrelendiği izlenemez bir ağ olduğunu varsayacağım.”
  • “İlk protokolde, her katılımcı, her takma isme ne kadar para ait olduğuna dair (ayrı) bir veri tabanı tutar. Bu hesaplar toplu olarak paranın mülkiyetini tanımlar ve bu hesapların nasıl güncellendiği bu protokolün konusudur.”
  • “… İkinci protokolde, kimin ne kadar parası olduğuna dair hesaplar, katılımcıların bir alt kümesi (bundan sonra sunucular olarak adlandırılacaktır) tarafından tutulmaktadır. Bu sunucular, Usenet tarzı bir yayın kanalıyla birbirine bağlanır. Bu kanalda yayınlanan işlem mesajlarının biçimi ilk protokoldeki ile aynıdır, ancak her işlemin etkilenen katılımcıları, mesajın sunucuların rastgele seçilen bir alt kümesi tarafından alındığını ve başarıyla işlendiğini doğrulamalıdır.”
  • “Sunuculara bir dereceye kadar güvenilmesi gerektiğinden, onları dürüst tutmak için bazı mekanizmalara ihtiyaç vardır. Her sunucunun, suiistimali kanıtlamak için potansiyel para cezaları veya ödüller olarak kullanılmak üzere özel bir hesaba belirli bir miktar para yatırması gerekir. Ayrıca her sunucu, mevcut para yaratma ve para sahipliği veri tabanlarını periyodik olarak yayınlamalı ve taahhüt etmelidir. Her katılımcı kendi hesap bakiyelerinin doğru olduğunu ve hesap bakiyelerinin toplamının yaratılan toplam para miktarından fazla olmadığını doğrulamalıdır. Bu, sunucuların, tamamen gizli anlaşma halinde bile, para arzını kalıcı ve maliyetsiz bir şekilde genişletmesini engeller. Yeni sunucular, mevcut sunucularla eşitlemek için yayınlanan veri tabanlarını da kullanabilir.”

B-money konusunda daha detaylı bilgi edinmek için B-money teknik dokümanına buradan göz atabilirsiniz. Bununla birlikte Satoshi Nakamoto Bitcoin White paperı’nda B-money sistemine de atıfta bulunmuştur.

Devamında 2001 yılında eşten eşe (P2P) dosya paylaşım yazılımı olan BitTorrent geliştirilmiştir. BitTorrent, merkezi bir sunucuya ihtiyaç duyulmaksızın farklı bilgisayarlar arasında dosya alışverişi yapılabilmesini sağlamıştır. 2004 yılında Hal Finney Hashcash’in üzerine yeniden Kullanılabilir İş Kanıtı (reusable Proof of Work ya da kısaca RPOW) sistemini geliştirmiştir. RPOW’un çalışma mantığı Bitcoin’e benzese de yeterince merkeziyetsiz bir yapıya sahip değildir. 2005’de ise Nick Szabo, Hal Finney RPOW önerisine dayandırılmış Bit Gold’u tasarlamıştır. Maksimum arzda bir sınırlama getirmeyen Szabo, Bit Gold’un her bir birimini, onu üretmek için harcanan hesaplama işi miktarına göre değerleme fikrini ortaya attı.

Cyhperpunk, Satoshi Nakamoto ve Bitcoin

Bitcoin’in ortaya çıkmasına zemin hazırlayan finansal, politik, yazılımsal onca gelişme ve olayın içinde nihayetinde Cypherpunk hareketi de var. 2008 yılında Satoshi Nakamato, hem Hashcash hem de B-money’den alıntılar yaparak Bitcoin teknik dokümanını (whitepaper) yayınladı. Bitcoin teknik dokümanındaki B-money alıntısı ise şu şekildedir;

“Ödeme alıcısının, önceki sahiplerinin daha önceki işlem imzalamamış olduğunu bilmesi için bir yola ihtiyacımız var. Bizim için geçerli olan işlem, en önce gerçekleşendir, bu sayede sonraki çifte harcama girişimlerini önemsemeyiz. Bir işlemin yokluğunu doğrulamanın tek yolu tüm işlemlerin farkında olmaktır. Darphane tabanlı modelde, darphane tüm işlemlerin farkındadır ve hangisinin önce geldiğine karar verir. Bunu güvenilir bir otorite olmadan yapabilmek için, tüm işlemlerin halka açık yayınlanmalıdır ve katılımcılar için her işlemin geliş sırasından birinde uzlaştıkları bir sisteme ihtiyacımız vardır. Ödemeyi alan, her işlem gerçekleştiği an, düğümlerin çoğunluğunun işlemin ilk önce geldiğini kabul ettiği kanıta ihtiyaç duyar.”

Bununla birlikte Bitcoin teknik dokümanındaki Hashcash alıntısı ise şu şekildedir;

Dağıtık bir zaman damgası sunucusunu eşten eşe esasıyla uygulamak için, gazeteden veya Usenet gönderilerinden ziyade Adam Back’in Hashcash’ine benzer bir İş Kanıtı (PoW) sistemi kullanmamız gerekecek.”

Uzmanlar, Satoshi Nakamoto’nun Bitcoin teknik dokümanında yapmış olduğu alıntılar ve mahremiyete yönelik açıklamaları nedeniyle, onun (ya da onların) Cypherpunk kültürüne yakın olduğu görüşündeler. Satoshi Nakamoto’nun mahremiyete yönelik algısı şu şekildedir;

“Geleneksel bankacılık modeli, taraflara ve güvenilir üçüncü partiye bilgi erişimi sınırlandırarak bir gizlilik seviyesine ulaşır. Tüm işlemlerin herkesin erişimine açılması gerekliliği bu metodu bertaraf eder ancak gizlilik, bilgi akışını başka bir yerde kırarak sağlanabilir: Genel anahtarları anonim tutarak. Herkes, işlemi herhangi biriyle ilişkilendirmeden, birinin başka birine bir tutar gönderdiğini görebilir. Bu, borsalar tarafından yayınlanan, işlemlerin ayrı ayrı zaman ve büyüklük bilgisinin, bilgi bandının, tarafların kim olduğu söylenmeden herkese açık olduğu işlem bilgileri seviyesine benzerdir.”

Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors